27 Eylül 2011 Salı

O NEYDİ BE!

Dün diş doktoruna gidip Çarşamba günü için randevu aldığımızı yazmıştım. İşte plan kuruyoruz Allah bize gülüyor. Aynen yaşadım bu sözü. Dişim gün içerisinde hafif hafif inceden inceden ağrıyordu. Hemen bir apranax fort alıp kestim ağrıyı. Yaklaşık 3-4 saat etkili geldi sonra yine inceden inceden başladı sızı... Bir apranax daha aldım. Tam geçmedi ama iyiydim. Akşam saatlerinde öyle bir ağrı başladıki o acıyı yazmaya kelime bulamıyorum. Bu arada Tufan'da rahatsızlandı, terledi, halsizleşti. Kalktım hemen hasta çorbası yapıp bir güzel içirdim, uyuklamaya başladı. Terlemesi gerekiyordu. Ağrım çoğalınca Tufan Çiğli'de nöbetçi eczane bulup, kas gevşetici özelliği olan başka bir ağrı kesici almaya gitti. O ilacı içtim, biraz sarımsak, biraz gargara, biraz tuz bastık. Geçer gibi oldu. Tufan yine uyuklamaya başladı saatte epey ilerlemişti. Top oyunu oynuyordum ve bitince Tufan'ı kaldırıp ''hadi yerimizde uyuyalım'' diyecektim ki yine başladı... Hafif hafif başladı, biraz daha hızlandı, bütün çeneme dağıldı, sağ tarafım uyuştu, başımın sağ arka alt kısmından kan fışkıracakmış gibi birşeyler olmaya başladı. Daha evvel yaşamadığım bir ağrıydı bu benim... Tufan'da hasta olduğu için ona hiç dokunmak istemedim. Ama ölmek istiyordum o an! O nasıl bir acıydı! Nasıl! İnternetten diş duası diye bir dua buldum başladım 7 kere okumaya. Ne kadar konsantre olabildim orası meçhul!
Kalktım pc başından diğer koltuğun üzerine geçip, sedye pozisyonunda, sağ elimi sağ yanağıma bastırarak, kafamı yastıkların arasına gömmüş bir şekilde ağlamaya başladım. Saat 02:00'a geliyordu ya da geçiyordu...
Nefes alamadığımı hissettim, böyle bir sancı yoktu. Diş ağrısının kabir azabının 1000'de 1'i olduğunu duymuştum. Sanırım artık namaz kılıp, oruç tutup, kendimi ibadete verme zamanım gelmiş benim!
Tufan kısık sesimle ağlamama zıplayarak 'ne oldu aşkım, dur tuz basalım, dur tuzlu su gargara yap, dur hap'' vb. şekilde uyanıp beni rahatlatmaya çalışıyordu. Tövbe estafurullah ama ağzım sağa kaymıştı, rengim bembeyaz ve konuşacak durumda değildim. Tufan bana odada duran Fanta'yla bir hap daha içirdi 'keser' diye... Kesmedi. Arttı. Abardı. Coştu. Tufan tekrar nöbetçi eczaneye giitti dişinol almaya. Dişinolu resmen ağzıma boca ettik. Ve Tv karşısına uzandık sağ elimi sağ yanağıma bastırarak uyumaya çalıştım Nihayetinde 1 saat uyudum. Nasıl uyumak denirse.Saat 06:00'a doğru yattığımız yerden sanki uyuşturucu müptelası edasıyla fırlayıp dişinol, tuz, sarımsak, hap ne varsa ağzıma boşaltmak istedim. Ben o hışmıma ve ağlamama Tufan uyanıp evin içinde koşturmaya başladı. Ne bulursa dişime sürmek istiyordu. Ama ben hepsini yapmıştım ve bir faydasını göremiyordum. O ısrarcı oldukça ''yaptım onuda. yaptım bunuda'' demeye çalışarak büyük bir efor sarfediyordum. Tufan ise hala ısrar ediyordu. Ens sonunda yapmadığım tek şey rakıydı. 2 adet boş şişemizin dibini bir pamuğa dökerek dişimin üzerine bastırıp ısırttırdı. Isırabilmek ne mümnkün ben ağzımı kıpırdatamıyordum... Ağzımdan geldiğince yapmaya çalıştım. Bu kez tutturdu ''hap iç'' diye... Dişimi kurtarayım derken karaciğerimden olacağım diye söylenmek istedim ama kimbilir o cümleyi nasıl kurdum. Şuan bile bunları sizlerle paylaşırken net olarak hatırlayamıyorum yaşananları. En gerçekçi hatırladığım beni tüketen ve öleceğimi hissettiren o beter ağrıydı...
Tufan ''sabret aşkım az kaldı açılacak dişçiler, ya da gel o beğenmediğimiz acile gidelim'' diye konuşuyordu. Onu duyuyordum ama tepki veremiyordum. Ben dün gittiğimiz doktoru istiyordum. Saat 07:30 olmuştu ve ben hala zıpzıp zıplıyordum. Kafamı Tufan'ın göğsüne yatırıp ona yalvarmaya başladım.
''N'olur geçsin aşkım, söz ver bana geçecek değil mi, bitsin n'olur, azıcık dinsin n'olur'' diye ağlıyordum.
Tufan'ın halini ne siz sorun ne ben söyleyeyim...
Ellerimi açtım başladım dua etmeye ''Allahım n'olur al bu acıyı, alma tamam ama en azından hafiflet, Allahım n'olursun n'olursun duy beni, geçir yarabbim'' ...
Geçmiyordu daha  artıyordu, içim kıyılıyordu, beynim patlayacak gibi oluyordu, az sonra öleceğim sanırım can veriyorum gibi geliyordu. Ölümden değilde böyle inleye inleye ölmekten korkuyordum.
Saat 08:15 gibi evden yangın varmış edasıyla fırladık sokağa. O baytarlara bile razı gelebilirdim belki ama ya daha kötü ederlerseydi beni...En iyisi doktoru beklemek, 09:00'da açar dedik. Açmadı. 10:15 dedi. Başladık Bostanlı, Karşıyaka deli danalar gibi yuvarlak çizmeye. Bir sigara daha bir tane daha dumanı keser mi acaba?

Sağa kaymış ve resmen heceleyerek konuşabildiğim ağzımla Tufan'a ''bu dünyada kaç kişi var'' diye sordum.
''7 milyar desek herkes mi el açtı dua ediyor bugün bana sıra gelmiyor, duymuyor mu Allah beni'' diye hecelemeye başladım. Ahh ne acı çekiyordum!

Ve saati geldi. Doktorum sağolsun çok ilgilendi. Ve yıllar önce kanal tedavisini yarım bıraktığım dişimin dolgusu kırılmış, etinde büyük bir iltihap oluşmuş ve yayılmış. Tufan'ın elini sıka sıka tedavimi oldum, geçici dolgum konuldu ve ağrım yavaş yavaş geçmeye başladı. Şuan size bu satırları yazarken uykusuz, gözler şiş ve mahmur bir şekilde yazıyorum.

Birine ''Allah belanı versin'' demeden evvel iyi düşünün, nasıl ne şekilde geri döneceği belli olmaz.
Ben beddua edeceksem artık ''Allah diş ağrısı versin'' diyeceğim.
Aman yok yok kimseye beddua etmeden bana gelen bu diş ağrısı, birde edersem yine bana döner gelirse bu kez ölürüm.

Allah düşmanıma bile vermesin!
Asla etmiyorum ve etmem ama edersem eğer benim ALLAH BELAMI VERSİN.

Ben şimdi iyiyim;
11 dolgu olacak,
2 kanal tedavisi uygulanacak ve
1 adet çekilecek bir ağıza sahibim.

Herşey tamam ama...
Hakikaten o neydi be!


Hiç yorum yok: