Yazmak istemiyorum.
Daha doğrusu okutmak istemiyorum.
Neden mi?
Bunun nedenini, bana ''neden'' diye soracak insanlar çok daha iyi bilirler...
Sürekli bir ''sebep, niçin, aaa, öyle mi, nasıl,'' sorularıyla yaklaşan insanlar daha da iyi bilirler.
Ben yazdıkça çoğalıyorum.
Ama farkettim ki siz az(al)ıyorsunuz.
Ben paylaşırken içimi siz 'meraklı gözlerle' okuyorsunuz.
'Kime ne giydirmiş, kimi nasıl soymuş, kimi duvara çarpmış, kimi sevmiş, kimden nefret etmiş'
Siz mutluluğu ve mutsuzluğu başkalarının hayatlarında aradığınız için kronik mutsuzsunuz.
Mutlu olmaya çalıştığımız bu yolda başkalarının hayatlarıyla ne kadar uğraşırsak o kadar mutsuz oluruz. Gerçi bunu 20'li yaşların başında öğrenmiş olmalı insanoğlu...
Bir insan kendi hayatıyla uğraşsa zaten mutluluğu ensesinden tutar.
Kendi hayatıyla uğraşırken hiç mi mutsuz olmaz, ağlamaz?
Hayır ağlar, üzülür, mutsuz da olur. Ama bu kronik hal almaz.
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar'mış ya
bunu 'iç zenginliği'ne de yorabiliriz...
Aynen öyle.
Hangimiz var ki acısız, üzüntüsüz, mutsuz, yalnız günler geçirmedik?
Ben şuan yaşadığım huzuru kucağıma alana kadar kaç kucakta ağladım biliyor musunuz?
Bilmiyorsunuz!
Şükürler olsun'du... Hala şükürler olsun.
Ama isyan etmedim. 'Neden ben' demedim.
'Ne günah işledim de bunları yaşıyorum' dedim.
Hep suçu kendimde aradım. Günah keçisi seçmedim.
Kimsenin hayatına gözümü sokmadım.
Mutsuzken bile çevremdekilerin mutlu olması için günlerce belki gecelerce dil döktüm.
Eğer ben bir yanlışa düşmüşsem, başkası o yanlışa düşmesin diye dilimle dövdüm, sövdüm.
Yüzüne tükürdüm. Arkasından balgam atmadım!
Ben insan sevdim. Yaradandan ötürü sevdim yarattığını.
Kimsenin özünde kötü olmadığına inandım.
Yaşananlar ve yaşatılanların kimseyi yoldan çıkaracağına inanmadım.
Elbet farklı yollara saptım, engellerle savaştım, bazen tekerleklerim patladı,
olduğum yerde kalakaldım, bazen frenlerim tutmadı kaza yaptım.
Ama ASLA yolumdan çıkmadım başkasının yoluna zıplamaya çalışmadım.
Kimseyi küçümsemedim, herkese elimden gelenin fazlası kadar değer verdim.
1 verene 1000 verdim. Vermeyene de çok verdim.
Dönüp geçmişime baktığımda 'ah'ım yok. 'Sadece 'vah'ım çok.
Herkes senin gibi olamaz, herkes benim gibi olamaz.
Evet.
Kimse kimse gibi olamaz.
Ama şu hayatta öğrendiğim, gördüğüm tek şey var.
O da 'İSYAN EDENLERİN AĞLAYACAĞI BU DÜNYADA,
ŞÜKREDENLER DE AĞLAR AMA SONUNDA GÜLER GEÇER.
Evimde yemeğim olmasa da, cebimde param olmasa da, ailem beni öyle bir yetiştirdi ki;
'buna da şükür' demeyi bildim. Şükreden bir ailenin tek evladı olarak, şükreden bir adamla evlendim. Umarım şükreden bir evlat sahibi olurum.
Önündeki 1 adet üzüme şükretmeyen o bağın sahibi asla olamaz.
Sevgiler, saygılar:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder