Cümleler sanki kurmak için kurulmuştur.
Kelimeler yutulmuştur.
Noktalama işaretleri uçmuştur.
Her yazıda aynı konu.
Zamanımı çalan, gözlerimi yoran onca yazı.
Yazıyı okurken sürüklenmeli insan sonunda ne olacak merakıyla.
Boşlukları doldurmaktan sıkıldığım kurmak için kurulmuş cümleler.
Hem de baş köşelere...
Kendini tekrar eden yazarları sevmiyorum.
TARZ'ı budur diye FARZediyorum ama HAZetmiyorum!
Edemiyorum.
Okurken hazzım en azda kalıyor.
Emeğe saygım sonsuz olsa da dikkatsizce yazılmış, ''bakın ben yazarım'' mantığıyla karalanmış sayfaları sevmiyorum. Onlara sorarsanız kimse onlardan iyi yazamaz.
Oturup kendi yazılarını okuduklarında cümle düşüklüklerinin içinde parmakları bile kanamaz!
Ben mesela ''sevdiğim için yazıyorum, yazdığım için seviyorum''.
İyi yazmıyorum.
Her kesime hitap etmeyi seviyorum.
Bugün sana yazıyorsam yarın ona yazmayı seviyorum.
Ona, buna yazdıklarımın içinde BENİ buluyor insanlar, hem de kendilerini.
Bundan kendimi kendime yazma gereği duymuyorum.
Kendimi yazarken bile başkalarını hedef alıyorum.
Kitlemi kendim seçiyorum.
Sonuç olarak ben İYİ YAZMIYORUM sadece yazıyorum.
Ama güzel yazıyorum.
Hayal gücüm okurlarımın hayal gücüyle çırılçıplak dans eder.
Cümlelerim, okuyanların gözlerini yormaz.
Saçmalarım, hayal kurarım, eleştiririm, yüceltirim, severim, söverim.
Ama ben hissederim.
Aklım yaşımda değil başımdadır.
Neden gazete okumuyorum?
Alın size cevap!
Her sayfayı zaptetmiş tırnaklılar yüzünden.
Ojeleri olmasa nasıl parlak göstereceklerdi kendilerini merak ediyorum!!!
Arkamızda Uluç yok, Cevizoğlu yok, Babaoğlu, Özdil yok.
İSTESEK OLURDU!!!
AMA KİMSEYİ ARKAMIZA ALACAK KADAR ÖNLERİNE GÜVENMEDİK!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder