28 Şubat 2013 Perşembe

YAZMIYORUM, ÖYLEYSE YAZIYORUM

Yazayım demekle yazılmıyor.
Yazdıkların yaşadıkların olmasa da, üzerine yapışıyor.
Herkesin elinde bir japon yapıştırıcısı. Bayılıyorlar fikir yürütmeye.
Bende bayılıyorum fikir yürütmelerine.
Besleniyorum. Çünkü ben sinirlenince yazmayı daha çok seviyorum.
Bazen sırf yazmak için sinirleniyorum.
Biliyorum deliyim.

Ama sizin deli anlayışınıza ters geliyorum. Düz gidiyorum.
Bu arada yazarken ben çok sigara içiyorum.
Ellerim buz gibi oluyor.
Son nokta gelsin istemiyorum.
Okunmasa da ben KENDİM için doya doya yazmak istiyorum.

Sizi yazmak, beni yazmak, onları yazmak, herkesi, her şeyi yazmak istiyorum.
Niyet ediyorum niyet eyliyorum. Ama nedense ilk cümleden sonra cümlelerimin abdestini kaçırıyorum. Kalemim çok hain. Siz bunu bilmiyorsunuz ama VİCDANLI kalemimin HAİN cümlelerini okurken siz, ben genelde gülümsüyorum.

Mesela ben geceleri oturmayı çok seviyorum. Kimse sevmiyor. Bu sebeple kimse beni sevmiyor.
Bu sebeple bende kimseyi sevmiyorum. Ne güzel anlaşıyoruz işte.
Bu arada bir sigara daha yaktım.

Daha kaç satır oldu ki yazmaya başlayalı?

Gece demişken... İçim bir tuhaf oldu. Geceler daha uzun olmalı bence.
İnsanın hayatıyla, yaşadıkları ve yaşayacaklarıyla yüzleştiği saatlerdir o saatler.
Gecenin körü, insanın gözünü açar, gündüz ise kör eder insanoğlunu.
Böyle işte.
Yazmak için yazdığım nasıl belli nasıl!

Birikmiş o kadar çok şey var yazmayacak. Şimdi bu nasıl cümle?
Evet yazmayacak. Yazmam gerekenleri değil yazmamam gerekenleri biriktirmeye başladım artık.
Eline kalemi alan (y)azıyor.
Elime kalemi alıyorum ve görüldüğü üzere yazmıyorum.
Bu yaptığın ne şimdi derseniz eğer? Ki dersiniz siz.
Ben yazmıyorum.
Buyrun size yazmadığım birikmiş bir yazı.
Doya doya, olmadı mı soya soya okuyun.
Nasılsa ben günün birinde giydiririm...

;)

8 Şubat 2013 Cuma

BENİ BANA MEŞGULE VERENLER VAR:) ANA!

Nerde kalmamıştık?
Valla ne yalan söyleyeyim kaldığım çok yer var. Gidemediğim tek yer. KENDİM...
Biraz kendime gelmem şart. Öyle saçla başla oynamak, manikür yaptırmak falan değil demek istediğim. BEN yani. Şimdi size oturup kendimi anlatacak halim yok. İşte bu cümleden bir şeyler çıkarmak gerek. Ki ben severim uzun uzun beni yazmayı. Gezmeyi, görmeyi, sevmeyi, muhabbet etmeyi, oynamayı, fotoğraf çekmeyi, şiir yazmayı, bir şeyler karalamayı...
İşte ''o ben'' nerede? Gidemiyorum anasını satayım. Vaktim var, yok dersem yalan söylerim.

Ama işte çevre, okuyan gözler, birbirine okutturanlar, ''bak bak neler yazmış'' diye... Atıp tutanlar, paranoya yapanlar, üzerine alınanlar, hayal dünyamın bile içine sıçanlar... 3 harfli G ile başlayan 2 organına da müdahale edemiyorum maalesef insanların. Kendimi bıraktım, hayallerimi, gördüklerimi yazarken bile ''acaba yazsam mı'' duygusu uyandırıyor bazı kutusu bozuk insanlar.
İşin ilginci internetle uzak yakın alakası olmayan insanlar bile yazdıklarımı takip ediyor. Etsinler. Edilsin diye yazıyorum ben zaten. AMA BE GERİZEKALILAR! Yazıyorum okuyun diye. Yorum yapın diye, üzerinize alının diye değil. Hadi alının. Alınmış bulunun. Peki ''SİZİ KASTETTİĞİMİ'' nereden biliyorsunuz? Demek ki ''tam da sizi anlatmış oluyorum'' değil mi?

Siz boşaldığınız sürece ben dolacağım. Ve inanır mısınız bilmem ama ben İSİM vermeden yazmaya devam edeceğim. X'e kızacağım Y üzerine alınacak ve ben o Y'nin gerçek yüzünü öğrenmiş olacağım. Ne tuhaftır ki X'te Z'ye yazdığımı düşünecek. Ulan kemik kafa! Belki boşluğa yazıyorum, olmayan insanlara yazıyorum. Yazıyorum işte. Yazmayı seven insanın ''ne yazdığına bakın, kime yazdığına' değil. Ama doğru cümlelerimi anlamak biraz beyin istiyor.

Ben bana ulaşmaya çalışıyorum, beni başkaları meşgule veriyor.  Bu nasıl iş anlamadım anasını satayım. Çekin lan ellerinizi üzerimden. Tuşlarken numaralarıma dikkat edin. Öyle her istediğiniz numarayı çeviremezsiniz ben kilit kodumu girmediğim müddetçe. Teknoloji harikasıyım lan ben. Ne sandınız. Ama sizin elinize alıp oynayamayacağınız kadar pahalı, kaliteli ve TEKİM! Kusura bakmayın siz elinizdeki oyuncaklarınızla, ya da milletin oyuncaklarıyla beni izlemeye devam edin. Sözlerim gezerken gözlerinizde, beyninizi fazla yormayın.

Şu facebook, twitter ne kadar boş ama hoş şeyler.... ANLAYANA...
Paylaşım yapıyorlar. ''Begüm bizi beğenmedi'' ... Begüm sizi beğenmek zorunda mı?
Begüm beğendiği bir şeyi beğenmeden geçmez zaten. He görmemiş olabilir. Ama beğendiği bir şeyi ASLA beğenmemezlik yapmaz. BEGÜM siz değil şekerim...
İşte bu sebeplerden ötürü sosyal medya benim en eğlendiğim yer! Kim ne yapmış değil de, kim neyime takmış, kim neyime sarmış... :)))

Evet sayfanızda fazlaca yer alabilirim. Buyrun silin. Kimseyi zorla tutmuyorum listemde. Ben tek kişi kalsam dahi ''ki kalmam'' ! PAYLAŞACAĞIM.

Begüm yine birilerine kızmış. Begüm yine laf sokmuş. Begüm'ün kafasını yine birileri bozmuş. Begüm çıldırmış. Begüm'e bak galiba mutsuz. Begüm ne kadar da mutlu. Begüm amma foto paylaşıyor be. Ne gerek var Begüm sürekli ortalarda. Evet canım evet. Siz ne düşünürseniz evet.


ŞÖYLE SÖYLEYEYİM VE NOKTAYI KOYAYIM.
SİZ NE DERSENİZ DEYİN. NE DÜŞÜNÜRSENİZ DÜŞÜNÜN.
NE YAŞARSAM NASIL YAŞARSAM YAŞAYAYIM , SİZE KARŞI

BİR KULAĞIM KUMKAPI, DİĞERİ YENİKAPI....

HADİ YALOVA YALOVA YALOVA...
SERVİS KALKIYOR:)

YAZIYOOOOO YAZIYOOOOOO BEGÜM YİNE BİRİLERİNE SALDIRIYOOOOOOOOOOOOOO...

Hop dedik.
YALLAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAH:)