31 Ekim 2011 Pazartesi

ŞAKALAMACA , KENDİMİ YAKALAMACA...

Yazıp yazıp siliyorum. İçimin seli dışımın salına ayıp ediyor.
Yalancı çıkarıyor.
Saçma sapan bir yazı olacak bu farkındayım.
Okutmak üzere değil, okumak üzere yazıyorum.
Mecbur tutmuyorum oku! diye kimseyi.

Kendime yaptığım şakaları yine kendi kendime kakaya çeviriyorum.
Şakanın tadı bulunduğun yerin adıyla doğru orantılı.
Mesela şaka heryerde her zaman yapılmaz.
Ben kendime mutfakta şaka yapıyorum mesela.
Hoşuma gidiyor ve tek başıma çok eğleniyorum.
Ama en doğal ihtiyacım su içerken, kendime şaka yapamıyorum.
Boğazımda kalıp öleceğimi ya da zarar göreceğimi biliyorum.
Siz siz olun şakaları sevin. Kendinize şaka yapın yaptırın.
Ama dozlarını ve zamanlarını iyi ayarlayın ki hayatlarınız şaka olmasın.
Doğduğunda doktorun popona vurması ve senin ağlaman nasıl şaka değilse, pamuk tıkanıp, kefeni giyeceğin an'da şaka değil.

Aslında kakaların çok olduğu yerde şakaların ne kadar önemi var değil mi?

Bayram değil, 1 Nisan değil babam beni niye öptü?

Şakadır o şaka!
Eğleniyoruz şunun şurasında.

Hiç yorum yok: