27 Aralık 2011 Salı

KENDİ OTOBÜSÜNE SAHİP ÇIKAMAYIP İETT'YE KIZMAK OLMAZ. BU OTOBÜS BİR DAHA GELMEZ!

Ah bizler...
Ne kadar tuhaf yaratıklarız.
Hayatımızda hep birilerini suçlamaktan hayatımızı zindan etmemiz yetmiyormuş gibi, zamanı boşuna harcarız.
Farkında değil miyiz?
Biz eğer 'sağlam biz' olabilirsek kim bize zarar verebilir?
Eğer hayatımız yanlışlıklarla doluysa bunun suçunu bizi dünyaya getiren insanlara mı, yaradana mı, ya da çevremizde biz istediğimiz sürece varolabilecek yakınlarımıza mı yıkmalıyız?

O kadar kolaydır ki başkalarını suçlamak...

Biri sizi bir insanla tanştırır, kişiyle anlaşırsanız o birini yok sayarsınız,
kişi kötüyse tanıştıranın Allah belasını versindir...
Biri sizden daha iyi konumdadır. Hayatınızı onun hayatıyla kıyaslarsınız, her şeyi elinize gözünüze bulaştırırsınız, onun yüzünden battığınızı düşünür asileşirsiniz.
Yanlış arkadaş seçersiniz, kazık yersiniz, ailenizi dinlemediğiniz yetmiyormuş gibi bir de onlara ''sizin yüzünüzden'' dersiniz.
Bir ilişkiye başlarsınız, güzel gider... Terkedersiniz karşınızdakini suçlarsınız, terkedilirsiniz yine karşınızdakini suçlarsınız...
Seçimlerinizi yanlış yaparsınız, seçimlerinize kızarsınız.
Deprem olur ''ALLAH'' işte nereyi vuracağını bilir der, o garibanları suçlarsınız.
Dedikodunun kralını yaparsınız, iyiliğiniz için hakkınızda bir şey konuşulduğunda delirirsiniz.
İstemiyorum diye haykırdığınız bir şeyi, isteyenleri söverek konuşursunuz, daha sonra siz aynısını ister ve başarısız olduğunuzda yine isteyen yüzünden istediğinizi düşünerek yine karşınızdakini suçlarsınız.
Yaşıtlarınız ev, araba, eş, iş, bir çok şeye sahip olmuştur. Geldiğiniz aileyi suçlarsınız.
''Bizim babadan kalma paramız mı vardı'' diyerek...
Sigara tiryakisinizdir ''özentiyle'' başladığınızı unutur, ''bu yüzden, bunun yüzünden, şu sebeple' başladım dersiniz...
Uyuşturucu 'isteyerek' kullanırsınız, sanki sorumlusu başkasıymış gibi 'kimin sattığını, kimin sizi başlattığını anlatmaya' önünüze gelen herkese, nasıl 'düştüğünüzü' değil de 'düşürüldüğünüzü' anlatmaya başlarsınız. ...

Acılı hikayelerinizin kalemi sanki başkalarının elindeymişcesine yaşarsınız.
Yaşamaya devam edersiniz.
Ederiz...

Çünkü kendi hayatımızda yaşadığımız bütün kötü olayları başkalarına yıkmak insanlığımızın vazgeçilmez kaçış noktasıdır.

Senin yüzünden...
Onun yüzünden...
Saflığımdan...
İyi niyetimden...
Parasızlıktan...
Şansızlıktan...

Bu bahaneler  uzar gider...

Hep mi başkaları suçludur?

Yaşadığımız kötülüklerin anaları varsa, yaptığımız iyiliklerin babaları hiç mi yoktur?

Kendimize bu kadar uzak yaşamamalıyız.
Başkaları yüzünden başarılı olamıyorsak bu hayatta, başarılarımız da bizim yüzümüzden olmayacaktır.
Bunu asla unutmamalıyız.

Benimde suçladığım insanlar, nesneler mutlak oldu yaşantım boyunca.
Ama suçlarken şunu asla unutmadım.
BEN BANA ZARAR VERECEKLERE YER VERDİĞİM İÇİN ZAMAN ZAMAN YERSİZ KALDIM.

HAYAT OTOBÜSÜNDE OTURACAK YER BULDUYSAK EĞER, KİMSEYE YERİMİZİ VERMEMELİYİZ. İLLE YARDIM EDECEKSEK, BOŞ YER ARAMALI YA DA,
(YERİ GELDİĞİNDE İNECEĞİNDEN, KOLTUĞUMUZA SAHİP ÇIKMAYACAĞINDAN EMİNSEK) 1 KOLTUĞU  PAYLAŞMAYI BİLMELİYİZ.

HAYAT BU İETT OTOBÜSÜNE BENZEMİYOR.
BİRİNİ KAÇIRIRSAN DİĞERİ MAALESEF GELMİYOR.

UNUTMAYALIM BU OTOBÜSÜN YOLCUSU DA BİZİZ, ŞOFÖRÜ DE, MUAVİNİ DE...



Hiç yorum yok: